Stephen gözlerini açtığında, metal bir tavana zincirlenmiş olduğunu gördü. Neresi burası? Nasıl buraya geldim diye düşündü ve kafası karıştı. Son hatırladığı şey, Litvanya’nın keyifli sokaklarıydı. Etrafındaki adamların kendisini göz hapsine aldığını hissetti ve onlardan gelen korkutucu iddialar karşısında daha da tedirgin oldu; Rus Dışişleri Bakanı’nın kaçırılması onun üzerine kalmıştı. Bu nasıl olabilirdi? Zihni boşluklarla doluydu ve zaman geçtikçe, durumu daha da kötüleşebilirdi. Aşırı sağcı bir örgüt, bakanı 90 dakika içinde canlı yayında infaz etmeyi planlıyordu. Eğer bu gerçekleşirse, dünya savaşa doğru sürüklenecekti. Ancak Stephen’ın hafızası kaybolmuştu; geçmişte ne olduğunu hatırlamıyor, aynı zamanda yanındaki adam da benzer bir esaret içindeydi. İkisi de gerçeği bulmak için karanlıklara daldı.