Yalnızlık ve monotonluk içinde boğulmuş bir hayat, ansızın gelen bir trajediyle bambaşka bir hale gelir. Max, her gün sevdiği kişiyle geçirdiği basit ama huzurlu anların içine sıkışmış bir şekilde yaşarken, sevgilisinin ani ölümüyle derin bir boşluğa düşer. Bu ölüm, Max’in içsel dünyasında büyük bir yıkıma yol açar ve onu yalnızlıkla yüzleşmeye zorlar. Fakat, bu karanlık dönemde, hayat Max’in beklemediği bir sürpriz sunar: Sevgilisi, ölümden geri dönerek mezarından çıkar. Bu doğaüstü dönüşüm, Max’in tüm hayat görüşünü alt üst eder ve onu sevginin gerçek doğasını anlamaya yöneltir. Max, bu olağanüstü durumun içinde yol alırken, hem içsel hem de dışsal zorluklarla başa çıkmak zorunda kalır. Yalnızlık ve kederin gölgeleri altında, Max’in yaşadığı bu çılgın süreç, ona kendini yeniden tanıma ve sevginin sınırlarını keşfetme fırsatı verir.