Gyeongseong’un sokaklarında, 1945 baharının serin esintisiyle birlikte, birçok karmaşık duygu bir araya geliyordu. Kore’nin Japon egemenliği altındaki bu şehir, tarihin zorlu dönemlerinden birini yaşıyordu. İki genç yetişkin, bu karışık atmosferde, hayatlarını değiştirecek bir olayın şahidi oldular. Açgözlülükten doğan gizemli bir varlıkla karşılaşmaları, onları bilinmeyen bir maceranın içine sürükledi. Ancak bu macera, sadece fiziksel mücadelelerle sınırlı değildi. Aynı zamanda, dönemin toplumsal ve siyasi gerilimleriyle de başa çıkmak zorundaydılar. Japon baskısı altında, hayatta kalmak sadece bir seçenek değil, aynı zamanda kimliklerini koruma mücadelesi haline gelmişti. Gençler, cesurca ilerleyerek, iç ve dış düşmanlarla mücadele etmek için güçlerini birleştirdiler. Ancak bu mücadele, sadece dışsal faktörlerle değil, aynı zamanda içsel bir yolculukla da doluydu. Kendi sınırlarını aşarken, insan doğasının derinliklerine inme fırsatı buldular.